Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü 

Bakan Avcı, Başbakan Davutoğlu ile Birlikte Aday Öğretmenlere Hitap Etti

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirilen Aday Öğretmen Yetiştirme Süreci 1. Değerlendirme Toplantısı’na katıldı.
Bakan Avcı, Başbakan Davutoğlu ile Birlikte Aday Öğretmenlere Hitap Etti

ATO Congresium´da düzenlenen toplantıda, aday öğretmenlere "Değerli meslektaşlarım" diyerek hitap eden Başbakan Davutoğlu, konuşmasını kürsüde değil, aracısız bir hoca gibi yapmak istediğini belirtti.

"Başbakan olarak çok konuşma yaptım ama beni en fazla heyecanlandıran, mutlu eden, tekrar kendimi bir sınıfta hissettiren konuşma, bu konuşma" ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi: "Onun için Millî Eğitim Bakanlığımızın ve hükümet olarak bizlerin eğitimde yaptığımız katkıları paylaşacak değilim. Şimdi burada sizlerle hasbihal etmemin ana odağı, bir öğretmen olarak benim yaşadığım tecrübeler ve öğretmenlerimden öğrendiğim temel mesleki sırları sizlerle paylaşmak. Hayatta üç ilişki gördüm ki ve bizzat yaşadım ki bunların üçü de var oluşsal ilişkidir, mevkiyle, makamla, unvanla sınırlı olmayan ilişkiler. Birincisi ebeveyn- çocuk ilişkisi, öyle bir ilişki ki başladığı andan itibaren kendi doğasını şekillendiriyor, o ilişkinin içine kimse nüfuz edemiyor. Bir anne ile çocuğu arasındaki ilişkiye herhangi bir tarafın nüfuz edebilmesi mümkün değil. İkincisi, eşim üzerinden tanıdığım doktor-hasta ilişkisi. Doktor-hasta ilişkisi de hiç kimsenin nüfuz edemeyeceği, bambaşka bir psikolojik bağ. Ama kendi tecrübemden, tanıdığım, bildiğim, yaşadığım ve her an yaşamaya hazır hissettiğim bir ilişki var ki o da hoca-talebe ilişkisi."

 

Yeni aday öğretmenlerin çok şanslı olduğunu vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "Adım attığınız meslek, insanlık tarihinin en kadim mesleğidir. Hiçbir şey, hiçbir dış faktör, hoca ile talebe arasına giremez. Bir kez hoca oldunuz mu, öğretmen oldunuz mu, bir kez bunu tattığınız zaman bunu mesleki haz olarak değil, insani haz olarak yaşadığınız zaman, hep hoca olmak, hep öğrenci olmak istersiniz." diye konuştu.

 

"Öğretmenliğin kaynağı unvan değil, sevgidir"

"Şunu da unutmamak lazım, öğrenci-öğretmen iki ayrı kategori değildir. Her öğretmen aynı zamanda öğrencidir" diyen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Her öğretmenin öncelik vermesi gereken şey, haddini bilmek. Her an yeni şeyler öğrenmek ihtiyacı içinde olduğunu bilmek, her öğretmeni öğrenci olarak görmek gerekir. Bazen de öğrenciler size öğretir, hayatın gerçeklerini. Bazen öğrenciler üzerinden tanırsınız insanın en mahrem doğal yönlerini. Bu açıdan bakıldığından sizlere tecrübe ettiğim ve örnek aldığım öğretmenlerden öğrendiğim bu mesleğin sırlarını 3 boyutta ele almak isterim. Birincisi, öğretmenliğin, hocalığın kaynağı unvan değildir, araçlar da değildir, öğretmenliğin kaynağı, sevgidir."

 

"En asli öğretmenlik alanı ilkokul öğretmenliğidir"

Başbakan Davutoğlu, "Öyle bir şey ki bu, ben bir üniversite öğretim üyesi olarak özellikle buradaki öğretmen arkadaşlarıma şunu ifade etmek isterim, en asli öğretmenlik alanı ilkokul öğretmenliğidir. Hiçbir profesör, unvanı ne kadar geniş, yayınları ne kadar fazla olursa olsun, ilkokul öğretmeninin yerini alamaz." dedi.

Salonda ilkokul öğretmenlerinin de bulunduğu hatırlatan Davutoğlu, ilkokul öğretmenlerinin, öğrencilerin kurucu, inşa döneminin mimarları olduklarını belirtti. Davutoğlu, "Öğretmenliğin ilk aşaması ve en önemli kademesi ilkokul öğretmenliği, kurucu, temel, inşa dönemi." ifadesini kullandı.

 

Başbakan Davutoğlu, ortaöğretimin de şahsiyetin belirlenmeye çalışıldığı dönem olduğuna işaret ederek, "Biz üniversite hocaları genellikle sütunları inşa edilmiş bir binaya çatı ve dış cephe yaparız ama temel sağlamsa o dış cephe ya da çatı güzel olur. Sütunlar sağlamsa, lisede, ortaokulda şahsiyet doğru dokunmuşsa üniversite hocası o bina üzerinde ince işçilik yapabilir. Onun için ilkokul öğretmenlerimiz ve ortaöğretimde, ortaokulda ve lisede öğretmenlik mesleğini icra eden meslektaşlarım çok asli bir görev icra ediyorlar." dedi. İlkokul öğretmenleri olan Fitnat ve Müzeyyen öğretmenlerin simalarını ve başını okşadıkları anlarda hissettiği muhabbeti hiç unutmadığını belirten Davutoğlu, öğretmenlerin sezgisel olarak da karşılarına aldıkları talebeleri hissettiklerine değindi.

İlkokul 5. sınıfta Müzeyyen öğretmenin sınıfında okurken yaşadığı bir anıyı paylaşan Davutoğlu, demokrasi ve siyaset konusuna geldiklerinde bir müsamere yazdığına işaret ederek, Müzeyyen öğretmenin de "Bu müsamerede başbakan sen olacaksın" dediğini aktardı. İlk başbakanlık tecrübesini de bu vesileyle yaşadığını vurgulayan Davutoğlu, öğretmenin kendisine "Hadi konuş" demesi üzerine sandalye üzerine çıkarak ilk konuşmasını yaptığını anlattı. Davutoğlu, "Hep ondan sonra öyle anıldık. Hiçbir zaman düşünmemiştim, hep bilim adamı olarak yola devam etmeyi hesap etmiştim ama muhtemelen Müzeyyen hocam o sırada çok sağlam bir dua etti ki ben buraya gelebildim, başka türlü gelemezdim." diye konuştu.

 

"Hiçbir şey gerçek bir öğretmenin gözlerindeki muhabbetin yerini tutamaz"

Davutoğlu, öğretmeniyle irtibatını hiç kesmediğini, çocukları ve torunlarıyla da ziyaretine gittiğini belirterek, "Müzeyyen hocamın son anına kadar yatağının baş ucunda ´benim başıma bir şey gelirse oğlum Ahmet´i arayın, telefonu şudur´ diye yazıyordu. Vefat ettiğinde önemli bir toplantıdaydım. Telefon ettiler, bütün işimi bıraktım hayatımın en şerefli, en onur duyduğum görevini ifa etmek üzere. Hocamı, cenazesini omzumda taşıyarak, mezara ellerimle koydum" ifadesini kullandı.

Bu olayı, bir ilkokul öğretmeninin, bir öğrencisinin hayatında ne kadar iz bırakacağını anlatabilmek için aktardığını belirten Davutoğlu, şunları söyledi: "Her öğrencinizin, değerli öğretmenler, onun kırk sene sonrasını hayal ederek gözlerinin içine bakın. Onun bütün hayatını düşünerek bakın. ´Bir sene ders vereceğim, sonra benden ayrılacak birisi´ olarak bakmayın. O sevgi yüreğinizde varsa siz gerçek öğretmensiniz, o öğrenci de gerçek öğrencidir ama o sevgi yoksa ne yaparsanız yapın, akıllı tahtalar, laptoplar, robotlar, her şeyi getirebilirsiniz ama hiçbir şey gerçek bir öğretmenin gözlerindeki muhabbetin yerini tutamaz. Öğrencilerinize muhabbetle bakın, gözlerinin içine bakın. Ders anlatırken, onlara bir şey söylerken, nasihat ederken emredici bir tonla değil, bir annenin, bir babanın çocuğuna baktığı üslupla ve sadece muhabbetle bakın. O muhabbet onda kalıcı bir etki yapacaktır. Dolayısıyla mesleğimizin kaynağı sevgidir, sevgidir, sevgidir, o olmadan hiçbir şey olmaz."


“Ders, en ilahi en ulvi vecibedir”

Öğretmenlere, "Ders söz konusu olduğunda herhangi bir başka ek unsuru, kaygıyı yanınızda taşımayın." uyarısında bulunan Davutoğlu, "Ders en ilahi görevdir, ders en ulvi vecibedir. Ders söz konusu olduğunda zihninizde başka hiçbir şey olmamalı." dedi.

İki kahraman öğretmenden bahsetmek istediğini belirten Davutoğlu, bunlardan birinin, yolu kapanan Muş´un Kurtuluş mezrasında öğrencilerini sırtında taşıyan Cengiz Sur adlı öğretmen olduğunu bildirdi. Diğerinin ise Silopi´de görev yapan bir öğretmen olduğunu vurgulayan Davutoğlu, operasyonlar sonrasında Silopi´ye yaptığı ziyareti anımsatarak, "Tugay komutanımızdan bilgi alırken, Tugay komutanımızın muhterem eşinin öğretmen olduğunu öğrendim. Operasyonlar sürerken öğretmen hanımefendi derslerine devam etmişti. Bütün programımı bıraktım, dedim ki, ´Bu şartlarda, işte millî birliğimizin mayası burada.´ Beyi operasyon yönetiyor, eşi okula gidip zor şartlarda, roket atışları altında, silah sesleri arasında Silopili çocukları yetiştiriyor." diye konuştu.

 

Başbakan Davutoğlu, programı değiştirerek okula gittiklerini anlatarak, şöyle devam etti: "Sınıfa girdik ve bütün öğretmenlerimize, özellikle Doğu ve Güneydoğu´daki bütün öğretmenlerimize örnek olması adına zikrediyorum, o çocuklar, Silopili çocuklar, bir anne görmüşçesine hoca hanıma sarıldılar, o da onların başlarını okşadı." 

Bir öğrencinin İstiklâl Marşı´nı okumak istediğini söylediğini aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti: "Emin olun İstiklal Marşı´nın bütün kıtalarını, biri diğerinden devralarak okudu. İşte özlediğimiz öğretmen bu, her şartta ders yapacak, hiçbir şey, ne kara kış ne terör ne şiddet ne de herhangi bir barikat ya da çukur öğretmenin derse ulaşmasına engel olamayacak. Buradan Doğu ve Güneydoğu´da zor şartlarda görev yapan bütün öğretmenlerimize selam ediyor, milletim adına onların alınlarından öpüyorum."

Öğretmenlik sadece dersle sınırlı bir meslek değil

"Bugün biraz rahatsızım, kendimi iyi hissetmiyorum" diyerek derse gitmeyen öğretmenlerin, mesleğin ruhundan yavaş yavaş kopmaya başladığına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, öğrencilere bulaşacak türden hastalıklar dışında hiçbir hastalığın öğretmenleri işinden alıkoymaması gerektiğini söyledi.

Malezya´da akademisyenlik yaptığı dönemde bel rahatsızlığı nedeniyle 2 ay yatağa bağlı kaldığını belirten Davutoğlu, o dönemde dahi yattığı yerden gruplar halinde öğrencilerine ders vermeye devam ettiğini anlattı. Öğretmenliğin ulvi bir görev olduğunu dile getiren Davutoğlu, dersini mazeretsiz şekilde terk eden bir öğretmenden daha fazla mahcubiyet duyduğu ikinci bir şahsın olmadığını kaydetti.

 

Davutoğlu, öğretmenliğin sadece dersle sınırlı olmadığını, öğretmenin öğrencisinin ders dışı hayatını da kuşatması gerektiğinin altını çizerek, "Karneler alınıp öğrenci sizden uzaklaştığında ilişkiniz kopar. Dersi ihmal etmemenin yanında öğretmenlik mesleğinin niteliğinin ikinci bir unsuru da ders dışında öğrencilerin hayatını kuşatmaktır. Öğrenci, öğretmenini hep yanında hissetmeli. Öğretmenine her an ulaşabileceğini ve onun da kendisine ulaşabileceğini hissetmeli." dedi.

Malezya´da akademisyenlik yaptığı dönemde ders verdiği 50 Bosnalı öğrenci arasından 10´unu ülkelerinde diplomat olması için yönlendirdiğini ve özel olarak yetiştirdiğini vurgulayan Davutoğlu, bu öğrencilerden 8´inin, bağımsızlığını kazanmasının ardından Bosna Hersek´in büyükelçileri olduğunu söyledi. Bu öğrencilerden birinin kız kardeşinin o dönem savaşta hayatını kaybettiği haberini diğer öğrencilerin kendisine verdiğini ama bunu o öğrenciye söylemekte yaşadığı zorluğu anlatan Davutoğlu, tüm zorluklara rağmen ölüm haberini öğrencisine verdiğini ve daha sonra beraber ağladıklarını dile getirdi. Davutoğlu, ders dışında öğrencisinin hayatını kuşatan öğretmenin öğrencileri tarafından unutulmayacağını ifade ederek, acısını paylaştığı öğrencisiyle hala görüştüğünü bildirdi. Acı olaylarda olduğu gibi mutlu olaylarda da öğrencileriyle birlikte olduğuna işaret eden Davutoğlu, evlenmek isteyen iki öğrencisinin kız isteme merasimine hem kız hem de erkek tarafı olarak katıldığını söyledi.

 

“Öğretmenlikte, kurduğunuz ilişki dersle sınırlı olmasın, hayatı kuşatsın”

Başbakan Davutoğlu, salondaki aday öğretmenlere hitaben, "Arkadaşlar; öyle bir ilişki kurun ki öğretmenlikte, kurduğunuz ilişki dersle sınırlı olmasın, hayatı kuşatsın. Taziyesiyle düğünüyle mutlaka hayatı kuşatsın. Hayatın her alanını kuşattığı gibi hayatı derinliğine de sürekli şekilde kuşatmalı." diye konuştu. İstanbul Erkek Lisesinde rehberlik dersi öğretmenliğini yapan İsmail Çağlayan´dan da övgüyle bahseden Davutoğlu, şu anısını paylaştı."İsmail hocamız, bizi tanımak için ´herkes geleceğe dair planlarını yazsın´ dedi. Ben de herkes gibi bir yazı yazdım. Birkaç gün sonra İsmail hoca beni odasına çağırdı. ´Bu senin yazın değil mi?´ diye sordu. ´Evet´ dedim. Geldi sarıldı. 12 Mart döneminde günün şartlarıyla öğrencisini koruma saikiyle ´bunları bana yazmışsın ama bir daha yazarken dikkat et´ diyerek bir nasihatte bulundu. Ben o kağıda, ´meslek olarak herhangi bir mesleği yapabilir ama önemli olan hangi mesleği yaparsam yapayım Allah´ın rızası ve milletin hizmetinde olmaktır´ yazmışım. 1971´de yazdığım o yazıyı unuttum. Yıllar geçti. İsmail hocam, 2002 yılında Başdanışman olarak atandığımı haberlerden görmüş ve ´Ahmet´in bende bir emaneti vardı, bu emaneti size veriyorum´ diyerek yaklaşık 30 yıl önce yazdığım bu yazıyı babama veriyor. İşte öğretmenlik bu."

2003 yılından bugüne kadar  542 bin 120 öğretmen ataması yapıldı

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı ise, konuşmasında, Başbakan Davutoğlu´nun aday öğretmenlerle buluşmasının, onlara hitap etmesinin, bir başbakanla öğretmenlerin buluşmasından daha çok, "Hangi işi yaparsa yapsın, hoca sıfatıyla temayüz eden, hocalık mesleğine düşkünlüğünü her fırsatta belli eden, akademi dünyasının nadir münevverlerinden biri ve en önemlisi bir meslek büyüğü ile bir araya gelme" anlamını taşıdığını ifade etti. 

Son dönemde, eğitimin bütün alanlarında olduğu gibi, maarifin can damarı öğretmenlik mesleğine özel bir önem verdiklerini belirten Bakan Avcı, toplam öğretmen sayısının bugün itibarıyla 921 bin 389’a ulaştığını bildirdi.

Bakan Avcı, şöyle konuştu: "2003 yılında 543 bin 896 öğretmenimiz bulunmaktaydı. 2003 yılından bugüne kadar  542 bin 120 öğretmen ataması yapıldı. Bu rakam, şu anki öğretmen sayımızın yüzde 58,8’ine tekabül ediyor. Yapılan bu atamalarla birlikte, Türkiye geneli öğretmen doluluk oranı yüzde 93´ü geçti. Diğer yandan, 2003´ten itibaren engelli atamasına özel önem ve öncelik verdik. 2003’ten bugüne kadar 2 bin 705 engelli öğretmen ataması yapıldı. Son 3 yılda, engelli öğretmen adaylarının atanma taleplerinin tamamı yerine getirildi ve talep eden bütün engelli öğretmenlerimizin ataması gerçekleştirilmiştir.

Öğretmenlerimizin maaşları 2002 yılında 470,20 lira iken, 1 Ocak 2016 tarihi itibarıyla 2 bin 509 liraya yükselmiştir. Bu rakamların mesleğe yeni başlayan öğretmenlerimizin maaşları olduğunu belirtelim. 2002 yılında ek ders ücretinin saati net 2,75 lira iken 2016 yılında net 10,48 lira olmuştur. Öğretmenlerimizin hafta sonu görev aldıkları okul kurslarında aldıkları ek ders ücretleri de yüzde 100 artırılmıştır."

 

"Mesleki gözlem külliyatı oluşturmasını istiyoruz"

Bu yılın şubat ayında ataması yapılan 30 bin yeni öğretmenle, yeni bir uygulamayı daha başlattıklarını anlatan Bakan Avcı, buna göre, mesleğe yeni atanan öğretmenlerin, görev yerlerinde gitmeden önce bir yetiştirilme ve mesleğe hazırlanma sürecinden geçtiklerini ifade etti. Yeni atanan öğretmenlerin, meslekte tecrübeli bir öğretmenin yanında ve onun nezaretinde, öğretmenlik mesleğinin inceliklerini gözlemleme imkanını elde ettiklerini, eğitim-öğretim süreçlerini, eğitim bürokrasisinin işleyişini bizzat yaşayarak ve katılarak öğrendiklerini aktaran Bakan Avcı, diğer yandan, meslek hayatlarında kendilerine rehber olacak bilgileri ihtiva eden kitapları okuyarak, aynı nitelikteki filmleri izleyerek, hazır bulunuşluk düzeylerini yükselttiklerini vurguladı. 

 01-04-201605-04-201601-04-201601-04-201601-04-201601-04-2016

01-04-2016

Milli Müdafa Cad. 6/3 Ek Bina Kızılay/ANKARA - Personel İletişim Sayfası

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.