Page 336 - Mevlana'nın Eğitim Görüşleri
P. 336

Soru soran, iki amaçla sorar; ya iyice emin olmadığı bir konuda
                        görgü ve bilgisini doğrulamak (veya doğrusu ne ise onu öğrenmek) ya da
                        belli  bir  bilgi  zemini  üzerinde  daha  yüksek,  daha  doğru  bilgileri  elde
                        etmek için. Her iki halde de soru bilgiye götürür. Đnsan bedeni kadehe,
                        bilgi de onun içindeki içeceğe benzer. Asıl değerli, işe yarar ve hayatta
                        önemi  olan  kadeh  değil,  içindeki  içecektir.  Đnsanın  esas  anlamı  da
                                                                         1
                        bedeninden ziyade bilgisi, düşünmeleri, niyetleridir .

                               Eğitimde aynı soru-cevap dinamizmi gibi, belli bir teknik ve belli
                        bir hoşgörü ile yaklaşım da son derece önemlidir. Hoşumuza giden şeyler
                        her  zaman  yararımıza  olan  şeyler  değildir.  Gerçi  beden  kendi  ihtiyacı
                        olan  bazı  şeyleri  elde  etmek  için  bizi  bazı  şeylere  sevk  eder;  susuz
                        kalmışsa susuzluk, aç kalmışsa açlık hissi doğurur. Ama toprak yemekten
                        herhangi  bir  sağlık  faydası  beklenemez.  Kolu  kırılınca  iyi  tedavi
                        ettirmemeden dolayı eğri kaynamış olan bir adamı, doktor tedavi etmek
                        istediğinde kolunu tekrar eğri tutan yerden kırmak mecburiyetinde kalır.
                        Ama hasta acıdan kaçındığı için, eğri tutan kolun hoşuna gittiğini söyler.
                        Doğal  olarak  bu,  aldatıcı  bir  hoşluktur.  Çoğu  kişi  gerçek  hoşluğu  ve
                        mutluluğu bilmediği için, aslında birtakım eziyetlere katlanırlar.

                               Gerçek  doğru  bilgiyi  bilmeyenler  de  yanlış  temeller  üzerindeki
                        zanlarına  bir  kurtarıcı  gibi  yapışırlar.  Onlara  doğru  bilginin  sadeliği  ve
                        basitliği gösterildiği zaman, kendi yanılgılarına ve boşu boşuna yıllarca
                        çabalamalarına hayıflanırlar.

                               Eğitimde,  insanlarda  yeni  bilgiler,  yeni  ruhsal  yapılar,  yeni
                        davranışlar  oluşturmak  istediğimizde  çok  yumuşak  davranmalıyız.  Ola
                        ki,  yaklaşımdaki  sertlik,  zaten  çok  hassas  olan  insanların  kalbini  kırar;
                        onları eğitime zarar verecek gurur ve inatlaşmalar içine sokar. Bu konuda
                        Fihi  Mâfih'te,  Hz.Hasan  ile  Hz.Hüseyin'in  güzel  bir  hikâyeleri
                                       2
                        anlatılmaktadır:

                               Peygamberimizin torunları olan Hasan ve Hüseyin çocukken, bir
                        adamın  yanlış  ve  Đslâm  esaslarına  uymayan  bir  şekilde  abdest  aldığını
                        gördüler. Ona, doğru abdest almayı, onu kırmadan ve nezaketle öğretmek
                        istediler.  Adamın  yanına  geldiler  ve  biri  şöyle  dedi:  “Bu,  bana  yanlış
                        abdest  alıyorsun  diyor.  Her  ikimiz  de  senin  önünde  abdest  alalım;
                        hangimizin  abdestinin  doğru  olduğunu  söyle.”  Böylece  her  ikisi  de
                        adamın  önünde  doğru  bir  şekilde  abdest  aldılar.  Adam  hatasını  gördü,
                        anladı ve şöyle dedi: “Ey oğullarım, sizin abdestinin çok doğru, şeriata
                        uygun ve güzel. Ben zavallının abdesti ise yanlıştı.”

                               Evrende  yaratılmış  olan  her  şeyin,  olmakta  olan  her  olayın  bir
                        amacı  ve  bir  anlamı  vardır.  Fayda  amacı  gütmeden  bir  şey  yapılması
                        saçma  olur.  Bir  ressam  resim  yapıyorsa,  burada  hem  kendi  çıkarını
                        düşünür  hem  resmi  satın  alan  veya  yaptıranınkini.  Bir  testici,  yaptığı
                        testinin  şeklini,  ağzını,  sapını  v.s.  hep  bir  amacı  göz  önünde  tutarak
                        yapar.  Bir  hattât  zevkle  okunsun  diye  yazı  yazar,  okunmasın  diye  yazı

                        1
                         Fîhi Mâfih, s.113-114.
                        2
                         Fîhi Mâfih. s.242-243.
   331   332   333   334   335   336   337   338   339   340   341