Page 175 - İçtimai Mektep
P. 175
1 6 7
mı, deruni ben dışardaki fizikî yahut kimyevi
hâdiselerin nümuneleri ile ifade edilemiyecek
gibi orijinal vakıalardır. Bir sanatkârın ilham
ları, bu ilhamların tekevvünü, sanat eserinin
icat safhaları, ahlâkî fiilin nasıl icra edildiği,
haricî bir manzaraya, muayyen hudutları, za
viyeleri, bendesi istikametleri ve riyazi nispet
leri olan bir hayale sokulamaz. Bunlar ancak
sezilir ve yalnız mecaz ve istiare, hulâsa sanata,
canlı hâdiselere mahsus olan dinamik bir dille,
duyulabilir daha doğrusu deruni hayatı, hayatın
kendisiyle sevkı tabiinin şuurlanmış nev’i olan
hats kuvvetiyle kavrıyabiliriz. Şu takdirde bâ
tın! tetkiklar, yani metafiziki rnuakaleler için
en az müsait olan dil ilmin dilidir. Çünkü
bu dil bâtıni ben gibi canlı bir mevzuun du
yulmasından değil, madde âlemi dediğimiz
cansız, katı bir mevzuun işlenmesinden çıkmış
tır. Esaslı tabiiitı mihaniki, bendesi olmaktır.
Zekâ inşa melekesidir. Akliyeci felsefenin teh
likesi işte bu noktadadır. İlim için caiz olan bir
fikir vaziyetini salâhiyettar olmadığı bir âleme
götürür veanlamıya salâhiyettar olmadığı mev
zuu yabancı bir meleke ile, akıl ile görmiye
anlamıya çalışır, bizzarur gerçeği bozar. Bu
nun neticesi olarak tekâmülü tedriç hayaline
iradeyi sebep ve netice münasebetine, ş- hsiyeti
bir ekleme, birikme, artma manzarasına sokar.
Halbuki tekâmül büsbütün başka manzaralar
ve muayyenlikler gösterir.
Denilecek ki bâtıni hayat hiçbir zarurete
tabi değil midir?.. Evet, bâtıni hayatımızın hattâ
mümkün olması için bile haricî ve maddi şart
lar lâzımdır. Ruh, kendi hayatının mümkün