Page 149 - Çocukluk
P. 149
doğan keder izleri, üzerinden silinivermişti. Çıkardığı
şekeri kantarda tartarken:
— Dört funtu ne yapacakmış, üç buçuk da yetişir.
Kantardan birkaç şeker aldı.
— Ne oluyor? Daha dün sekiz funt darı verdim,
gene istiyorlar. Sen bilirsin Foka Dimidiç, ben daha
fazla darı veremem. Evdeki karışıklığa sevinen Vayn-
ka, belki de farkına varmazlar, diye düşünüyor. Hayır,
ben efendilerimin mallarının yağma edilmesine göz
yumamam. Görülmüş şey mi bu, sekiz funt?
— Ne yapalım, o her şeyin tükendiğini söylüyor.
— Peki, al bakalım, al! Hepsini al!
Benimle konuşurken, duyduğum hazin sesinin,
ufak tefek şeyler yüzünden, birdenbire böyle bir ho-
murdanışa dönmesi, beni şaşırttı. Sonraları, bunu uzun
uzadıya düşünürken, anladım ki; içinden geçenlere
bakmıyarak, işiyle uğraşacak kadar ruhunda kuvvet
bulabiliyor, alışkanlık da onu gündelik işlerine çeki-
yordu. Keder ona o kadar tesir etmişti ki, başka işlerle
uğraştığını gizlemeğe lüzum görmüyor, böyle bir fik-
rin hatıra geleceğini de düşünmüyordu.
Gurur, hakikî bir kedere hiç yakışmıyan bir his ol-
makla beraber, bu duygu insanın tabiatına o kadar de-
rin işlemiştir ki, en kuvvetli acı bile, onu binde bir ata-
bilir. Gurur, kederli hallerde ya müteessir, ya bedbaht
veya metin görünmek arzusiyle meydana çıkar; itiraf
edemediğimiz bu bayağı arzular, hiç bir zaman, hattâ
148 • ÇOCUKLUK