Millî Eğitim Bakanlığı ile Türkiye Bilimler Akademisinin (TÜBA) imzaladığı protokol çerçevesinde, temel bilimler öğretmenlerine yönelik "V. Uygulamalı Bilim Eğitimi" kursu, İstanbul Üniversitesinde başladı.
Genel Müdürümüz Sayın Semih Aktekin, eğitimin başlaması dolayısıyla düzenlenen programda, geçen yıl gerçekleştirdikleri yaklaşık 250 farklı yüz yüze eğitim programına 30 bine yakın öğretmenin katıldığını belirtti. Geçen yıl illerde mahalli ve uzaktan eğitimle yürüttükleri faaliyetlere de tekrarlarla birlikte 1 milyondan fazla katılımın olduğunu dile getiren Aktekin, şöyle konuştu: "İstediğiniz kadar eğitim reformu yapın, müfredat değiştirin, kağıt üzerinde güzel düzenlemeler yapın, bunların sınıfa yansımasını öğretmenin niteliği belirliyor. Eğer öğretmenler herhangi bir değişim çabasını benimsememişse, içselleştirmemişse ona katkı sunmaya hazır donanıma sahip değilse hiçbir eğitim girişiminin başarılı olması mümkün değil. Bakanlığımız bu bilinçle özellikle öğretmen niteliğini artırmaya dönük çeşitli faaliyetler yürütüyor. Bunlarda ana paydaşımız eğitim fakülteleri. Bunun dışında da TÜBİTAK ve TÜBA gibi birtakım kuruluşlarla bu faaliyetleri zenginleştirmeye çalışıyoruz."
Aktekin, bakanlığın bu yıl müfredatı değiştirmek için askıya çıktığını, çeşitli derslerin programının değişeceğini, bunun daha önce de yapıldığını aktardı. Bu programların sınıfa yansımasının süreç içerisinde bazen sıkıntı yarattığını ve eksik uygulamalar olduğunu, bunun sebepleri üzerinde düşünülmesi gerektiğini dile getiren Aktekin, öğretmenlerden istediklerini şöyle anlattı: "Öğretmen arkadaşlarımızın, önlerine gelen müfredatı veya ders kitabını hiç sorgulamadan, eleştirmeden, incelemeden kağıt üstünde olduğu gibi aynen, bire bir alıp uygulamasını istemiyoruz. Bu müfredatın veya ders kitabının öncelikli olarak yorumlayıcısı olmanızı istiyoruz. Önünüze gelen müfredatın, kitabın sizin sınıf ve öğrenci şartlarınıza öğrenci özelliklerine uyup uymadığının kontrolünü siz yapacaksınız. Kendi sınıf ve öğrenci ihtiyaçlarınıza göre dönüştürerek kullanacaksınız. Sizlerden bunu bekliyoruz. Daha önce 2004´te olan müfredat değişiminde eksik olan uygulamaya geçiremediğimiz husus buydu."
"FETÖ, eğitim yatırımlarıyla göz boyadı"
Aktekin, Türkiye´nin olağanüstü bir dönemden geçtiğini, şu anda adı konulmamış bir üçüncü dünya savaşının yaşandığını öne sürerek, bu savaşın büyük oranda zarar gören ülkelerinden birisinin de Türkiye olduğunu ifade etti. Türkiye´ye yönelik ekonomik, siyasi ve askeri anlamda birçok saldırının olduğunu dile getiren Aktekin, şunları kaydetti: "Bu saldırılardan bizim öğretmenler olarak çıkarmamız gereken bazı dersler var. Geçen yıl 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi oldu. Bu işgal girişiminde küresel güçlere taşeronluk yapan grubun uzun seneler boyunca Türkiye´de toplumsal meşruiyetini sağladığı alan eğitim alanıydı. FETÖ grubu, 30-40 yıl boyunca siyasileri, bürokratları, medyayı, velileri, öğrencileri, eğitim alanına yaptığı yatırımlarla göz boyayarak bir meşruiyet kazandı."
Aktekin, gelecek nesillerin, terör örgütlerinin kullanamayacağı şekilde yetiştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Öyle nesiller yetiştirmemiz lazım ki kendilerine yaklaşan ister FETÖ, IŞİD gibi dinsel görünümlü din istismarcısı veya PKK, DHKP/C gibi seküler örgütler tarafından ya da demokratik ve çeşitli STK´lar adı altında başka birtakım kulağa hoş gelen sloganlarla, söylemlerle zihinleri devşirilemesin. Bizim çocuklarımız bu ülkeye, vatana karşı kullanılamasın." ifadesini kullandı.
"Bilim ve eğitim alanında istenilen performansı gösteremedik"
TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar da kalkınmanın temel dinamiğinin, bilgiyi üretip, yayarak bunun etkin biçimde kullanılması olduğunu söyledi. Bilgi çağı denilen bu dönemde bilim ve eğitimin, kalkınmanın bir bakıma dinamosu konumunda olduğunu dile getiren Acar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Son zamanlarda özellikle birçok başka alanda dünyadaki akran ya da yakın ülkelere kıyasla çok ciddi hamleler yapıldığı halde ne yazık ki bilim ve eğitim alanında topyekun bakıldığı zaman istenilen performansı gösteremediğimizi kabul etmek durumundayız. Özellikle bilim ve eğitim alanındaki yatırımlar, kurulan tesisler, açılan üniversiteler, okullar ve benzeri gibi sayısal göstergeler bakımından ciddi atılımlar yapıldı ama işin niteliği ve sonuçların etkinliği bakımından olaya bakıldığı zaman katetmemiz gereken hayli mesafe olduğunu da kabul etmemiz gerekir ki bu eksikliği giderelim. Yoksa hep işin, resmin olumlu ya da güzel taraflara bakarak sorunlarımızı doğru teşhis edip, tanımlamamız söz konusu olamaz. Doğru tanımlayamadığımız, teşhis edemediğimiz sorunlarımıza da etkin çözümler bulamayız."
Acar, bakanlığın şu anda belki de kadro olarak Türk Silahlı Kuvvetleri ile yarışır hale gelen Türkiye´nin en büyük kuruluşu olduğunu ancak gerek müfredat gerek öğretmenler gerek eğitim yönetimi gerekse diğer fiziksel ve teknik olanaklar bakımından geliştirilecek birçok yönü bulunduğunu anlattı. Ahmet Cevdet Acar, "Şunu görmek gerekir. Elbette müfredat tek başına mesele değildir. Asıl burada öğreticidir, öğretmendir, hocadır, asıl etkinliği sağlayan ama bu tabii müfredatın önemini de yadsımamızı gerektirmiyor. Bu bakımından Türkiye´nin aslında daha işler, daha etkili hem öğrencilerin hem de hocalarımızın daha zevkle bir eğitim sürecinde aktör olarak yer almalarını sağlayacak bir muhtevaya ve biçime kavuşturulmasının zarureti ortadadır ve bu konuda maalesef geç kaldığımız da görmek zorundayız." diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi Vezneciler Kampüsünde düzenlenen ve 5 gün sürecek eğitime, 11 ilden 180 öğretmen katılıyor. Eğitimde, alanında uzman 50 akademisyen, temel bilimler alanında uygulamalı ders verecek.