Page 108 - İçtimai Mektep
P. 108
1 0 0
biye ve tedrisin ga^ esi bir hayat gayesinden
değil, bir kemal nümunesinden ibaret mücerret
bir insandır. Bu insan aklın ve fikir hayatının
bütün müspet vasıflarını taşıyan kusursuz ve
eşsiz bir mahlûktur. Yine bu ideal sosyolojinin
aradığı ve izaha çalıştığı yaşıyan, ve müşahhas
olduğu için behemehal ve bizzarur eksik, mu
vazenesiz, mukayyet olması lâzım gelen gerçek
bir mevcut değil, her ideal gibi, her cebrî hâd
gibi kesir, eksik kabul etmiyen mükemmelliğin,
mücerretliğin kendisidir. Bu ideal insan siması
klâsik devirlerde işlenmiştir, ve meselâ Eflâ-
tun’un terbiye tarifinde, tekemmül etmiş bir
haldedir. Bu, bedende, fikirde, kalbte, ira
dede en mâkul, en mergup, en beşerî ve en
ezelî sayılan vasıfları taşıyan bir insan nümu-
nesidir. O halde, yapılacak şey, bu kemal nü-
munesine temessüldür. Bu temessülün müm
kün olması için bu mükemmel vasıfların teşhiri
lâzımdır. Binaenaleyh, bedenin, fikrin, hissin
ve iradenin faaliyetlerinde kemali ifade eden
vasıflar nelerdir; bunları aramak, daha doğrusu
insaniyatçıların delâletiyle tayin etmek lâzım
gelecektir. Bu tâyin olunca talebeyi mücerret
tipe temessül ettirmekten başka yapacak bir şey
kalmıyacaktır. Klâsikçi için gerçeği tetkika ihti
yaç yoktur. Gerçek noksanlarla doludur; izafi
bir emirdir. Bu idealin izafi bir gerçekle alâka
sı yoktur. Tetkiki lâzım gelen şey, olmuş bitmiş
bir ideal, kemal nümunesid'r. Bu nümune, içti
maiyatçının müşahhas adamı olmadığ ndan,
klâsikçi pedagojinin içtimaiyatla alâkası ola
maz. Onun için teorisini psikolojiye, daha doğ
rusu enfUsi bir felsefeye, istinat ettirecektir.