Page 32 - Son İbni Siracın Maceraları
P. 32
ne saadet! Sözlerin, bu tenha yerlere gelin gülleri gibi
kokular veriyor. Senin sözlerin arasında atalarımın di-
linden bazı kelimeleri, bilsen ne büyük bir zevkle du-
yuyorum. Elbisenin bu mermerler üzerindeki hışırtısı
bile beni ürpertiyor. Hava bu güzel kokuyu saçların-
dan aldı. Bu harabeler arasında yurdumun perisi gibi
güzelsin. Acaba İbni Hamit bir gün sevilebileceğini
ümidedebilir mi? O senin yanında nedir ki? Babasiyle
beraber dağları dolaşmış, çöllerdeki bitkileri tanımış...
Ama ne yazık ki, senin onun kalbinde açtığın yarayı
iyi edebilecek bir tek ot bile yoktur. Silâhları var ama
o şövalye değildir. Vaktiyle kendi kendime: “Bir kaya
oyuğunda biriken deniz suyu sakin ve sessizdir, halbu-
ki hemen yanıbaşındaki koca deniz dalgalı ve gürültü-
lüdür,” derdim. İbni Hamit! sultanın sarayı fırtınalarla
altüst olurken senin de hayatın meçhul bir toprak kö-
şesinde, sessiz, sakin, tanınmadan geçecektir. Ey genç
Hıristiyan kızı! ben içimden öyle diyorum ama sen
bana fırtınanın kaya oyuğundaki su damlacığını da al-
tüst edebileceğini ispat ettin.”
Blanca, kendisi için yeni olan bu lisanı ve bu periler
yurduna o kadar uyan şarkkâri konuşma tarzını hazla
dinliyordu. Aşk, kalbine her taraftan nüfuz ediyordu.
Dizlerinin titrediğini hissettiğinden kılavuzunun kolu-
na daha kuvvetle yaslanmak mecburiyetini duyuyordu.
İbni Hamit bu tatlı yükü taşıyor ve yürürken: “Ah! ben
de bir şanlı İbni Sirac olsaydım!” diye tekrarlıyordu.
SON İBNİ SİRAC’IN MACERALARI • 31