Page 5 - Son İbni Siracın Maceraları
P. 5

ÖN SÖZ

                  Son İbni Sirac’ın Maceraları yazılalı aşağı yukarı yirmi yıl oldu. İs-
               panyolları anlatış tarzım, bu eserin imparatorluk idaresi altında bası-
               lamayışının sebebini yeter derecede izah eder. İspanyolların Bonapar-
               te’a karşı koyuşu, Avrupa’nın en yiğit erlerini yenmiş olan bu fatihe
               silahsız bir milletin mukavemeti, o devirde, büyük ve asil fedakârlık-
               lardan duygulanan kalpleri heyecanlandırıyordu. Saragossa Harabe-
               leri hâlâ tütüyordu; onun için mazlumların lehine üstü kapalı bir alaka
               saymakta haklı olacağı bu medihlere sansür müsaade etmezdi.
                  Avrupa’nın eski âdetlerinin tasviri, geçmiş bir devrin zaferleri-
               nin yâdı ve en şanlı hükümdarlarımızdan birinin sarayına ait ha-
               tıralar, esasen eski krallıktan ve atalarımızın dininden bunca defa
               bahsetmeme müsaade ettiği için pişman olmağa başlıyan sansürün
               pek hoşuna gitmezdi. Durmadan andığım bu ölüler, hayatta olanları
               lüzumundan fazla hatıra getiriyordu.
                  Tablolarda şahısların güzelliğini belirtmek için ekseriya, sakil bir
               insan resmi çizilir. Bu hikâyede, karakterleri aynı derecede yüksek,
               tabiîlikten  ayrılmıyan,  ihtiraslariyle  birlikte  memleketlerinin  âdet-
               lerini ve peşin hükümlerini muhafaza eden üç erkeği tasvir etmek
               istedim. Kadının karakteri de aynı ölçüler içinde belirtilmiştir. Hayal
               âlemine girdiğimiz zaman, hiç değilse, bu âlem, bizi gerçek hayatın
               bayağılıklarından kurtarmalıdır.
                  Bu hikâyenin, vatandan uzak kalmanın ıstıraplarını duymuş ve
               içinden vatanına tamamen bağlı olan bir insanın eseri olduğu kolay-
               ca anlaşılır.
                  Gırnata’nın ve Elhamra’nın, Kurtuba kilisesinden başka bir şey
               olmıyan ve kiliseye çevrilen bu caminin manzaralarını bizzat yerin-
               de görerek tasvir ettim. Bu tasvirler, “Paris-Kudüs Yolculuğu” isimli
               eserimdeki şu satırlara bir ilâve gibidir:
                  “Cadix’ten  Cordova’ya  gittim.  Bugün,  bu  şehrin  kilisesi  olan
               camiyi hayranlıkla seyrettim. Şairlerin saadet ülkesi telâkki ettikle-
               ri eski “Betique”i dolaştım. Andujar’a kadar çıktım ve aynı yoldan
               Gırnata’ya  döndüm.  Elhamra  bana,  Yunanistan’ın  mabetlerinden
               sonra bile seyredilmeğe değer göründü. Gırnata vâdisi pek şirindir
               ve İsparta vâdisine çok benzer. Mağribîlerin böyle bir ülkeyi kaybet-
               tiklerine yanmaları kolayca anlaşılır.” (Paris-Kudüs Yolculuğu, VII.
               ve sonuncu kısım.)
                  Bu hikâyede sık sık Zegrinler’le İbni Siraclar arasındaki macera-
               nın bahsi geçer. Bu macera o kadar bilinir ki bu hususta, burada bilgi
               vermeği lüzumsuz buldum. Esasen hikâyede, mevzunun anlaşılması
               için kâfi derecede tâfsilât vardır.
                                                 CHATEAUBRIAND
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10