Page 6 - Manas Destanı
P. 6

ÖN SÖZ


                     Türk kavimlerinden Kırgızların beş büyük ciltlik Manas Destanı’ndan kısalttı-
                  ğımız bu küçük eserin bu muazzam destan hakkında bir fikir verebileceğini ümit
                  ediyorum.
                     Kırgızlar, Türk ırkının tarihçe bilinen en eskilerinden biridir. Bu kavmin Çinlilerce
                  milattan önceki 201 yılından beri bilindiğini sinologlar kabul etmektedir. O devirde
                  Kırgızlar Kem (Yenisey) kaynaklarında ve sahillerinde, Sayan Dağlarında bulunmuş-
                  lardır.
                     VIII. yüzyılda Kırgızların hanı Bars Beg, Göktürk hakanı Bilge Hakan’a (716-
                  734) tabi ve onun hemşiresi ile evlenip damat olmuştu. Sonra Göktürk hakanına
                  karşı isyan ettiği için öldürülmüştür. Daha sonra Uygurlara tabi oldularsa da bir
                  müddet sonra onlara karşı isyan edip 840’ta Kırgız Hakanlığını kurdular. İşte bu
                  Kırgız Hakanlığı devrinde onların büyük kabilelerinden birkaçı Tanrı Dağlarına,
                  Talas, Isıkgöl ve Pamir yamaçlarına gelip yerleştiler. Yenisey’deki Kırgızlar Moğol dev-
                  rinde küçük beylikler olarak XVII-XVIII. asırlara kadar yaşadılar. Rus istilasına kar-
                  şı mücadele edip yenildikten sonra, dağılıp küçük küçük oymaklar hâlinde muhtelif
                  Türk boylarına dâhil oldular. Tanrı Dağlarında yerleşen Kırgızlar son yıllara kadar
                  varlıklarını tam olarak muhafazayı başardılar. Batı Türkistan altı parçaya ayrılıp her
                  birine Sovyet Hükûmeti tarafından “Cumhuriyet” adı “bahşedildiği” zaman Kırgız
                  ulusuna da “Kırgızistan Cumhuriyeti” bağışlandı. Bu “cumhuriyet”te Kırgızların nü-
                  fusu 800.000 tahmin edilmektedir. Türkistan’ın başka “cumhuriyet”lerinde ve Çin
                  Türkistan’ında da Kırgızlar bulunmaktadır.
                                                 *
                                                *  *
                     Göçebe aşiret hayatı yaşayan eski Türk kavimlerinde olduğu gibi Kırgızlar da
                  Müslüman olmakla beraber aile, miras, ant, kısas, hak ve hukuk meselelerinde, İslam
                  fıkhına göre değil, eski Türk zang, töre ve yasa denilen şifahî kanunları tatbik etmişler-
                  dir. Buna rağmen Kırgızlar kendilerini şehirli medeni Türklerden daha iyi Müslüman
                  saymışlardır. Kırgızlar, içtimai hayatlarının icabı olarak, din hocalarından ziyade
                  kendi beylerinin hüküm ve “fetva”larına önem vermişlerdir. On dokuzuncu yüzyılın
                  ortalarında bile “manap” (boy beyleri) din adamı rolünü oynamışlardır. Meşhur bir
                  hikâyedir: yazın sıcak ayına rastlayan ramazan orucunu bir manap, halkın ricasiyle,
                  kış ayına ertelemiştir.
                     XVI. yüzyıl yazarlarından Haydar Mirza Doğlat (Babur Mirza’nın halazadesi)
                  Tarih-i Reşidi adlı eserinde “Kırgızlar müşrik, Çağataylar Müslüman’dır.” diyor. XVI.
                  yüzyılın son yıllarında Türkistan’da bulunan Osmanlı seyyahı Seyfi Çelebi, Kırgızlar
                  hakkında şöyle diyor: “Bunların padişahı yok, beyleri vardır, beylerine ‘kaşka’ diyorlar.
                  Bu Kırgızlar ne Müslüman, ne de kâfirdirler. Yerleri sarp dağlardır. Yurtlarını başarı
                  ile müdafaa ederler. Yadacılıkta ustadırlar.” Seyfi Çelebi’nin bu kaydına göre XVI. yüz-
                  yılda Kırgızlar yadacılıkta usta imişler, hâlbuki Manas destanında Kırgız muhariple-
                  rinden yadacıya rastlanmıyor. Kırgız ordusunda tek bir kahraman yadacı vardır ki o
                  da Kalmuklardan gelip Kırgızlara sığınan Prens Almambet’tir. Hâlbuki bu yada taşı
                  Kırgızlarca “cay taşı” adıyla bilinmektedir.
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11