Page 5 - Mevlana'nın Eğitim Görüşleri
P. 5
ÖNSÖZ
Toplumların insan yetiştirme biçimlerinin tarihî olarak
incelemesini yapan eğitim tarihi araştırmalarında, sadece eğitim
kurumlarının açılış, kapanış, ders programları ve oradaki faaliyetlerin
dışardan, üstünkörü bir tasvirini vermek, gerçeğin anlaşılmasına yetmez.
O zamanın, o mekânın, o toplumun insan anlayışına, insanı nereye
götürmek istediğine ve ihtiyaçlarına da bakmak gerekir.
Uzun zamandır devam eden eğitim tarihi araştırmalarımızda,
Türk Eğitim Tarihinin büyük bir dönemini kapsayan medrese-tekke
döneminin sadece kurumsal ve tasvirî bir incelenmesinin yapıldığını
gördük. Oysa bu kurumların ders programlarının ötesinde ders
kitaplarına, sınıflardaki derslere, hocaların ve öğrencilerin kafalarına ve
gönüllerine de girilmesi gerektiğini hissettik ve bize bu imkânı
sağlayacak bir açık kapı aramaya başladık. Sonunda, bizi bu kapıya
götürecek ışığı Mevlâna'da gördük, onu takip ettik.
Aşağı yukarı 8 - 9. yüzyıldan zamanımıza kadar insanlarımızın ve
eğitim kurumlarımızın içindeki nefese katılıp onun en öz, en temiz
kısmını, toplumumuzun ve insanımızın hayat kaynağını, insan anlayışını
yakalamamızda Mevlâna ışığını izleyerek o gerçeklik denizine
gitmemizin çeşitli pratik sebepleri vardı. Bunlar, kısaca şöyle
özetlenebilir:
Mevlâna, Türk Eğitim Tarihinin iki temel kurumu olan medrese
ve tekke hayatının içinde yetişmiş, içinde faaliyet göstermiş ve
dolayısıyla bunları çok iyi biliyor ve tanıyordu. Onun bu iki kurumu
değerlendirmelerine büyük bir önem verdik.
Mevlâna'nın bütün hayatı yetişme ve insan yetiştirme, insanlara
gerçeği açıklama çalışmalarıyla geçmişti. O, hem medresede yaptığı
öğretim faaliyetleri sırasında müderrisliğin en güzel örneğini vermiş hem
de islâm tasavvufunun zirvelerinden biri olmuştur. Mevlâna, bizim
insanımızdır; gerçi yazıp söylediklerinin büyük bir kısmı Farsçadır ama,
o Arapça, Türkçe ve hattâ Rumca gazeller bile söyleyerek o zamanki
Anadolu insanlarının hepsine hitap etmiştir. Kaldı ki, ona göre esas olan
anlamdır, diller sadece bir kabuktur.
Mevlâna'yı tercih etmemizin bir başka nedeni, 7 ciltlik Dîvan-ı
Kebîr'i, 6 ciltlik Mesnevi'si, Rubaileri, Vaazlar ve Mektupları ile yaşadığı
dönemi ve anlattığı gerçeği bize ayrıntılı ve tam olarak anlatmasıdır. Öte
yandan bu eserlerin hepsinin Türkçeye defalarca çevrilmiş ve basılmış
nüshalarının kişi ve devlet kütüphanelerinde, insanlarımızın kolayca
ulaşabileceği yerlerde olması da bir etken olmuştur.